Salonlarda gördüğümüz üzere herkes antrenmana başlamadan önce kendi tarzıyla iyi veya kötü ısınmakta. Evet, ‘’ısınmak’’ antrenmanın hayati bir bileşeni fakat kuvvet sporlarının her hususunda olduğu gibi ısınma alanında da çok uç görüşler, aşırılıklar mevcut. Bir tarafta dakikalarca foam-rolling, mobilite, esneme yapan insanlar varken diğer tarafta boş bir halterle set yaptıktan hemen sonra antrenmana geçen insanlar var. İki yaklaşım da zaman yönetimi ve sakatlıklardan korunma anlamında pek akıllı yaklaşımlar değil.
Isınma, kalp atış hızını ve karın bölgesi sıcaklığını arttırmalı, nöromüskülar hassasiyetimizi arttırmalı, yapacağımız hareket spesiğinde bize düşük eforla alıştırma yapmaya olanak tanımalı ki adım adım demire yükleme yaparken güvende hissedelim ve o günün gerektirdiği en iyi performansımızı verebilelim. Geçmişte doğruca dumbellara koştuğum zamanlar olduğu gibi; 45 dakika esneme, mobilite rutinleri yaptığım zamanlar da oldu. Nerdeyse son 1 yıldır sadece vücut sıcaklığımı arttırdıktan sonra yapmaya başlayacağım hareket spesifiğinde ısınıp, demiri adım adım yükleyerek ilerliyorum. Bu bayağı harika hissettiriyor ve zamandan bolca tasarruf sağlatıyor. Geçmişte yaptığım uzun rutinleri atladığım için herhangi bir şeyden geri kaldığımı da düşünmüyorum. Pekiiii…
Bu demek değil ki mobilite, stabilite, kası aktif etme vb gibi şeyleri tamamen çöpe atmalıyız. Doğru uygulandığı takdirde çok fayda sağlayacakları aşikar fakat o uzun ısınma rutinlerini yapan kişi dışardaki hayatı kaçırıyorsa, antrenmanlarındaki çalışma setlerinden kırpmak zorunda kalıyorsa, hatta ekstrem bir durumu olmamasına rağmen (sakatlık durumu veya farklı bir mobilite vb hedefi gibi) rutinlerine ayrı bir gün ayırıyorsa, göz önünde bulundurulması gereken bazı çıkarımlar var demektir. Kısaca:
Unutmadan söylemeliyim ki bu bilgiler çoğunlukla genel gym antrenmanları için geçerlidir. Söz konusu, vücut ağırlığı hareketleri (calisthenics hareketleri vbi) olunca işin rengi biraz değişiyor, daha kapsamlı rutinler daha iyi iş görüyor diyebilirim.